Selam herkese,
Gökçeada gezimize öncelikle İstanbul’dan Çanakkale Kabatepe İskelesi’ne giderek başladık. Kabatepe’den arabamızla feribotla Gökçeada’ya geçtik. Yalnız, resmi tatil günlerindeki yoğunluğu hesaba katmanız gerekiyor çünkü biz 5 saat feribot sırası bekledik ve vardığımızda neredeyse akşam olmuştu. Bu sebeple planlarımızı biraz revize etmek durumunda kaldık.
Konaklama tercihimizi Yeni Bademli’deki Morgül Pansiyon’dan yana yaptık. Dışı şirin mi şirin, içi ise köy evlerini andırıyordu. Cuma günkü planımız Gizli Liman’da yüzüp günü batırmaktı ancak gün batımına dahi yetişemedik. Biz de pansiyonumuza yakın Imroz Toroman Kokoreç’e gidip adanın kuzu kokorecini yedik. Burası puanını hak ediyor ve tatlı bir ambiyansı var. Ardından biraz Yeni Bademli turu yapıp keçilerle koyunlarla karşılaştıktan sonra ilk günümüzü bitirdik.
Cumartesi günü ilk iş olarak Kaleköy’deki Mustafa’nın Kayfesi’ne gittik. Ağaçların altında, taş evlerin yanında ve köyün içinde; bu ruhu hissettiren bir yer oldu. Adadaki farklı lezzetleri deneyebilmek adına serpme kahvaltı seçtik. Her şey gayet lezzetliydi ama bizce ücreti çeşidine göre fazlaydı; yine de buraya uğramanızı tavsiye ederiz.
Günün ikinci durağı Aydıncık Plajı oldu. Sabah saatlerinde gayet sakindi ve en önden şezlong ayarlayabildik, fakat öğleden sonra kalabalık arttı ve yer bulmak zorlaştı. Denizi güzel, berrak ve yüzmesi keyifli. Sadece çok fazla balık var; eğer buna karşı hassasiyetiniz varsa ona göre değerlendirmenizi öneririz. Plajda kabin, kafe gibi alanlar da bulunmakta.
Üçüncü durağımız ise konumu plaja çok yakın olan Tuz Gölü oldu. Göz alıcı bir beyazlığı olan Tuz Gölü’nü görmenizi tavsiye ederiz. Üzerinden kuş sürüsü geçtiğinde manzara şahane oldu.
Öğleden sonramızı adanın diğer köylerini gezmeye ayırdık. İlk durağımız Zeytinliköy. Burası benim adadaki en sevdiğim ikinci köy oldu. Hem adanın "ada" hissini hem de evlerin yapısıyla oradaki geçmişi bize hissettirdi. Her yeri gezdikten sonra sakızlı muhallebi yemek için tercihimizi Cafe Garaj’dan yana yaptık. Sakızlı muhallebi, Selanik tatlısı yedik ve dibek kahvesi içtik. Dibek kahvesi beklediğimden farklı ve daha sertti; yapımı o şekildeymiş. Selanik tatlısı ise bizim favorimiz oldu. Evimizde mutlaka yapacağız.
Ardından çoğunlukla yıkılmış binalardan oluşan Dereköy ve yakınlarındaki bir iki köye de uğradıktan sonra merkeze geçtik. Merkez canlı olarak bizi karşıladı: sıra sıra pastaneler, dondurmacı, lokantalar, börekçi, doğal ürünler satan dükkanlar, ada şarabı satan yerler ve kafeler bulunuyor.
İlk olarak doğal ürünler satan Ada Rüzgarı’na girdik ve evde de sakızlı muhallebi yapmak için sakız macunu aldık. Akışkan bir kıvamı var ve 1 litre süte 1 yemek kaşığı sakız macunu ilave ediliyormuş. Unutmamak için ekliyorum ve denemek için sabırsızlanıyorum. Birkaç sabun çeşidi ve ev yapımı süt reçeli de aldıktan sonra bir sonraki noktamız Merkez Lokantası oldu. Oldukça kalabalıktı ve adaya gelmişken oğlak tandır yiyelim istedik. Ama tükenmişti ve bizi bekletecekti, o sebeple tercihimizi ada köftesinden yana kullandık. Kuzu ve dana kıyma karışık yapılan bu köfte gayet lezzetliydi. Merkez Lokantası da tam esnaf lokantası ayarında, hızlı servis ve lezzetli yemekleri olan bir dükkan.
Ardından Efibadem Pastanesi’ne girdik ve adanın meşhur bademli kurabiyesinin tadına bakıp bir kutu kurabiye aldık. Biraz gezintiden sonra Gökçeada Dondurmacısı’ndan dondurmalarımızı aldık. Bu arada merkezdeki hediyelikçileri gezerken fiyatlarının ne kadar uçuk olduğunu fark ettik. Bazı tatil beldelerine ve Kadıköy’e kıyasla adadaki fiyatlar genel olarak ortalamanın üstündeydi. Bu arada biz fiyat kıyaslamamızı genelde Kadıköy’e göre yapıyoruz. :)
Daha sonra Kaleköy’de bulunan sabun atölyesine gidelim dedik fakat gittiğimizde çoktan kapanmıştı. Açılış ve kapanış saatine dikkat etmenizi öneririz. Adada gün erken başlayıp erken bitiyor ve belirli bir saatten sonra sakin bir hayat var, tavernalar hariç. Biz de atıştırmalıklarımızı alıp pansiyonumuza geçtik ve günümüzü kapattık.
Pazar sabahı bol rüzgarlı, yağmurlu, bulutlu, tam bir sonbahar havası hâkimdi. Biz de böyle havalara bayılırız. Hemen değerlendirmek için kapüşonlularımızı giydik, ardından merkezdeki Imroz Börekçisi’nden porsiyon börekler aldık ve termosumuzu çayla doldurttuk. Yıldız Koyu’na geçip dalgalar, rüzgar ve çiseleyen yağmur eşliğinde kamp sandalyelerimizle manzaranın ve anın tadını çıkardık. Öğlene kadar bu şekilde vakit geçirdik.
Öğlen şansımıza güneş açtı ve üstümüzü değiştirip diğer köyleri ve adayı keşfetmeye devam ettik. İlk durağımız Eski Bademli Köyü. Burası benim adada en sevdiğim yer oldu. Çünkü taş evler, toprak yollar, taşlı sokaklar ve yaşayan insanların dokunuşlarıyla adanın huzurlu hissi bana geçti. Aynı zamanda terk edilmiş evlere de rastladık. Camda eskimiş diş fırçası ve boyalar, içeride toz tutmuş eşyalar...
Köy turunun ardından köyün girişindeki tatlı Rum yaşlı çiftin ve kızlarının işlettiği Glykli Imroz Cafe’ye oturduk ve teyzenin tavsiyesiyle sakızlı muhallebi, ev yapımı limonlu ice tea ve limonata sipariş ettik. İçeceklerden limonata favorimiz oldu, aroması çok iyiydi. Kafe doğal ve akışın yavaş olduğu tatlı bir yerdi. Adaya tekrar gittiğimizde uğrayacağımız noktalardan biri olacak.
Ardından Tepeköy’e geçtik. Akşam Barba Yorga Tavernası için yer ayırtmıştık fakat gündüz gözüyle köyü de gezmek istedik. Köyün sokaklarında dolaştık ve Madam’ın Yeri adlı tatlı, kahvemsi, çay bahçemsi bir yere denk geldik. Ağaçların altında çayımızı içip galoto tatlısı yedik. Galoto tatlısı irmikle yapılan, börek görüntüsüne sahip, üstüne şerbet dökülüyor. Tadı güzeldi ama benim favorim olmadı; Akif çok sevdi.
Acıktığımızı fark edip dün yemediğimiz oğlak tandır içimizde kalmıştı. Onu yemek için merkeze geçtik ve bu kez Dayı’nın Yeri adlı lokantada oğlak tandır yedik. Porsiyonları büyük, tadı lezzetliydi. Dayı’nın Yeri, Merkez Lokantası’na göre oturmak için daha rahattı.
Ardından bu kez de Efibadem Pastanesi’nde dondurma yiyelim dedik. Tüm dondurmaların tadı aynıydı ve dondurma lezzetsizdi. Hayatımda ilk defa sanırım lezzetsiz dondurmaya denk geldim. Efibadem Pastanesi’nin dondurmasını tavsiye etmiyoruz, kurabiyesinin aksine.
Akşamüstü olmak üzereydi, havada güneş vardı ve geldiğimizden beri hayalimiz Gizli Liman’da, Türkiye’nin en batısında, günü batırmaktı. Çünkü biz gün batımlarına aşık bir çiftiz. Hemen Gizli Liman’a doğru yola çıktık. Burası adanın en batı noktası. Yollar virajlı, toprak yollar olabiliyor ve yolda sizi bir sürü keçi karşılayabilir.
Hemen Gizli Liman koyunun solunda bulunan Uğurlu Plajı’nda yüzdük ve suya bayıldım. Küçük taşlardan oluşuyor ve su berrak, soğuk. Yüzmek ve dinç hissetmek için müthişti ve çok fazla deniz canlısına da denk gelmedik. Doyasıya yüzdükten ve sahilde kamp sandalyelerimizde dinlendikten sonra Gizli Liman koyunun tepesine doğru gittik. Buraya araçla ulaşım yok ve bir tepeyi tırmanmak gerekiyor. Ama tırmandığınızda harika bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Burada taşlara oturduk ve manzarayı izledik, günü batırdık.
Ardından hazırlanıp daha öncesinden rezervasyon yaptırdığımız Barba Yorga Tavernası’na geldik. Ortam oldukça keyifli; Yunan ve Türk ezgileriyle karışık, hatta düğün vardı. Mezeler lezzetliydi, fiyatlar normaldi. Dansa katıldık, halay çektik, şarkılara eşlik ettik ve en sonda sirtaki izleyip günü bitirdik. Sabah 5’te feribota biletimiz vardı.
Bu arada şunu da belirtmeliyiz ki, sezonda ve özellikle hafta sonu gidilecekse tüm restoranlara ve pansiyonlara çok önceden rezervasyon yapmalısınız. Biz birkaç gün önceden bu geziye karar verdiğimiz için cumartesi için Barba Yorga Tavernası’na ve pazar için de Kaleköy’deki Imroz Poseidon Restoran’a rezervasyon yaptıramadık. Onun yerine pazar günü Barba Yorga’dan yer bulabildik. Imroz Poseidon’a gitme isteğimizde gün batımı manzarasının şahane olduğunu duymamız etkiliydi.
Yine de biz elimizdeki imkanları en iyi şekilde kullanarak hem tavernanın, hem adanın, hem tüm köylerin, hem lezzetlerin hem de gün batımının tadını oldukça iyi çıkarttığımızı düşünüyoruz. Rotamızı herkese tavsiye ederiz, hava durumuna göre kendiniz revize edip uygulayabilirsiniz. Şimdiden iyi tatiller diliyoruz.
Son olarak gün gün özetleyecek olursak:
Yeni Bademli
Morgül Pansiyon’da konaklama
Imroz Toroman Kokoreç
Yeni Bademli turu
Kaleköy
Mustafa’nın Kayfesi’nde kahvaltı
Kaleköy turu
Aydıncık Plajı
Zeytinliköy
Cafe Garaj: Selanik tatlısı, sakızlı muhallebi, dibek kahvesi
Dereköy ve diğer köyler
Merkez
Ada Rüzgarı: sakız macunu, süt reçeli, sabun
Merkez Lokantası: Ada köfte
Efibadem Pastanesi: Bademli kurabiye
Gökçeada Dondurmacısı
Merkez
Imroz Börekçisi
Yıldız Koyu
Kahvaltı
Eski Bademli Köyü
Glykli Imroz Cafe: sakızlı muhallebi, limonlu soğuk çay, limonata
Köy turu
Tepeköy
Köy turu
Madam’ın Yeri: çay, galoto tatlısı
Merkez
Dayı’nın Yeri: oğlak tandır
Gizli Liman
Uğurlu Plajı
Gizli Liman koyunun üstünde gün batımı
Tepeköy
Barba Yorga Taverna
Ulaşım ve Konaklama Notları:
Konaklamanızı pansiyonun yanı sıra çadır, karavan veya otelde de yapabilirsiniz. Çadır için tesisler bulunuyor. Ada içi seyahatlerde mutlaka bir araç şart. Eğer aracınız yoksa veya aracınızla feribottan geçmek istemiyorsanız, adada araba veya motor kiralayabilirsiniz. Taksi sadece merkezde bulunuyor. Ayrıca adada özel halk otobüsleri de bulunuyor fakat saatlerini takip etmek zor olabilir.
Fiyatları net bir şekilde paylaşmadık çünkü yıla ve döneme göre değişebiliyor; ama olabildiğince anlaşılır olması için kıyaslarımızı ve değerlendirmemizi paylaştık.
Yorumlarınızı ve sorularınızı buradan bize iletebilirsiniz, şimdilik hoşçakalın.